Kaygı yaşamımızdaki olağan bir durum, her bireyin yaşadığı normal duygusal bir deneyimdir. Var olması zaman zaman bireylerin yararına olurken zaman zaman da yönetilmesi güç bir hale gelebiliyor. Olumsuz olaylar yaşadığımızda, olumsuz düşüncelerimiz olduğunda kaygılanarak "normal" bir tepki veriyoruz. Sınav esnalarında, yeni bir ortama girdiğimizde ve sonrasında oraya alışmaya çalışırken, birinden uzaklaşmak ayrılmak üzereyken veya bir konu hakkında konuşmamız beklenirken bu ve bunun gibi çeşitli durumlarda kaygı seviyemiz artış gösterebiliyor. Kaygının uzun bir süredir hayatımızda varlığını hissettirmesi ve bazı ayırt edici belirtiler ile birey yaşadığı durumu anlamlandırabilir.


Panik, huzursuzluk, artan korku ve endişe, terleme, ellerde ve ayaklarda üşüme, nefes darlığı, uykuya dalmada güçlük ve eşlik eden diğer belirtileri yoğun şekilde yaşayan birey kaygı bozukluğu yaşamaktadır diyebiliriz.
Araştırmalara göre 13-18 yaş arasındaki bireylerin yaklaşık %25’inde hafif ya da orta düzeyde kaygı bozukluklarına rastlanır.

Yaşanan kaygı bozukluğu göz ardı edilirse akademik performans düşüklüğü, motivasyon eksikliği, umutsuzluk, içe kapanıklık, sosyal ortamlardan kaçma, ilişki ve iletişim kurmada zorluk, öfke problemi gibi günlük yaşamına, eğitim hayatına olumsuz etkileri olabilmektedir.

Terapötik yaklaşımlarla beraber profesyonel bir terapi süreci planlamasıyla kaygı bozukluğu kontrol altına alınabilmektedir. Nasıl hissettiği hakkında konuşmak ergen birey için biraz daha zor olabilir. Kendisinin anlaşılmayacağından, yargılanacağından ya da güçsüz ve zayıf görüneceğinden dolayı yaşadığı durumu paylaşmak, ifade etmek istemeyebilir. Yaşadığı döneme destek olarak mümkün olduğunda terapi sürecine erken başlaması hızlı sonuç almasında etkili olacaktır.

Genelde ilaç tedavisi ve beraberinde bireysel terapi seansları ile tedavi süreci planlanır. Bilişsel Davranışçı terapi ekolü de ergenlerde etkisi kanıtlanmış bir terapi yaklaşımıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi durumları daha gerçekçi bir şekilde değerlendirmek için bireyi teşvik eder. Araştırmalara göre Bilişsel Davranışçı Terapi gören bireylerde tedaviye yanıt alma oranı yaklaşık %80’dir ve tedavinin kazanımları gelecekte de devam etmektedir.

Metta Psikoloji Ekibi

*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.