Acı yaşamın kaçınılmaz bir gerçeği.

Bazı acıların çözümleri yok.

Sevdiğin birini kaybetmek, savaşlar, durduramadığın bir şiddet, şahit olduğun bir ölüm, hiç kavuşamayacağın birini sevmek gibi insan olmanın ortak acıları.. Bu ve daha
sayabileceğimiz pek çok acıdan nasibini almayan bir insan yok. Acıların yarıştırıldığı bu çağda herkese ötekinin acısı daha hafif gelse de acının nasıl duyumsandığı insan olmanın öznel deneyiminde gizlidir.

Bazen bir acı kışın sabah ayazı gibi çarpar suratımıza, boğazımıza oturur ve nefes almayı dahi imkansız kılar. Neremizde olduğunu bile bulamayız o acının.. kasıklarımız, boynumuz, kürek kemiklerimizde midir acı?

Elimizde olan bu dindirilmesi mümkün olmayan acılarla nasıl ilişkileneceğimizi araştırmak. İnsan zihninin doğası gereği odaklanmanın ne kadar güç olduğunu hepimiz biliriz. Bu durum çok düşünme, olumsuz düşünme, düşünceyi durduramama gibi pek çok sorun yarattığı gibi evrimsel açıdan avantajı acılarımıza da uzun süre odaklanamıyoruz. Eğer böyle olmasaydı yaşama devam edemezdik. Sevdiğimiz birinin kaybından sonra bile bu acıyla kavrulduğumuz zamanların geçtiğini, gittikçe hafiflediğini, bazen belli bir süreliğine başka şeylere odaklandığımızı fark ederiz.

Sevdiğimiz biri ölmüştür fakat belli bir süre sonra karnımız acıkır. Tuvalete gitmemiz ve çamaşırları asmamız gerekir. Bunu düşünmek bazen suçluluk hissettirebilir fakat sezgisel olarak bir şekilde biliriz ki yaşam ölümle bütündür.

Acılarımızı bedenimize, ruhumuza katar dönüştüğümüz kişi olarak devam ederiz acılarımızın anılarını yaşatmaya. Acı geçip bir yere gitmez biz onun yarattığı boşlukla devam etmeyi öğreniriz.

Bazı anlarda bir şeyin hatırlatıcılığında, şahit olduğumuz bir manzarada, kulağımıza çalan bir müzikte, karşımıza çıkar ve kıskıvrak yakalar bizi. Böyle zamanlarda acılarımızı ortak deneyime sahip birileriyle paylaşmaya dair bir istek duyarız. Bu acının bir tek bizim başımıza gelmediğini bilmek, bir başkasıyla paylaşmak yükümüzü hafifletir. Acımızın görülmesi ve onaylanması acının sağaltılması için en büyük kaynaklardan biridir. İnsanlar ilk çağlardan beri ölüme birlikteliğin verdiği güç ile karşı durmuşlardır. Bundandır cenaze törenleri, ölüm ritüelleri, yas sürecinde birlikte yakılan ağıtlar. En yakınının içini yakan ateş o anlarda diğerleri tarafından ödünç alınır. O ateşi bir süreliğine bir başkası soğutur o kişi yerine. Bir başkası dile getirir o feryadı.. Bi başkası yetişir imdadına dermansız hissedenin. Çünkü bu ateşin ne kadar yakıcı olduğunu hepimiz biliriz.

Acılarımıza verdiğimiz yanıtlar yaşamımızı belirler. Bize acı çektiren hayata acı ile yanıt vermek için bir başkasının canını acıtmaya dair duyulan istek ile bir başkasının acısını hafifletmeye dair duyulan istek de bir seçim. İşte bu seçimler kim olduğumuz sorusunun da yanıtıdır. “Acının insana kattığı değeri bilirim” şarkı sözünde geçtiği gibi.

Acıyla yontulduğumuzu bildiğimiz bu yaşamda bildiğimiz yegane gerçeklerden biri acı bize kim olacağımızı seçme hakkı veren büyük bir hocadır

Psk. Aslı Özbek

*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.